Çocuk Aikidosu
AİKİDO VE ÇOCUK
Evrensel bir sanat dalı olan Aikido’yu herkes yapabilir. Çocuk Aikidosu ise çocuk yaşta yapılan Aikido diye adlandırmak daha doğru olacaktır.
Aikido, Morihei Ueshiba adlı bir Japon savaş sanatları ustası tarafından geliştirilmiştir. Topluluk içinde var olan bazı sorunlar, aile içi tatsızlıklar, sokaklardaki engellenemez kötü gidiş ve çevresel bir takım faktörler gelişmekte olan çocukların ve gençlerin agresif ve kavgacı bir yapıda olmalarına neden olmaktadır.
Bu nedenle çocukların ve gençlerin kuralcılık yerine düzen ve disiplini benimseyip sevmeleri, öz güven ve bilinçlenmeyi öğrenmeleri, çevrelerindeki her şeyin bir bütünün parçası olduğunu kabul ederek uyum sağlamayı yaşam tarzları ile bağdaştırmaları önemlidir. Aikido, bu ilkeler doğrultusunda hareket etmeyi prensip edinmiş bir sanattır. Günümüzde gelişen teknoloji ile birlikte insanların içlerine kapanık halleri göze çarpmaktadır. Bizlerden büyükler olarak önemli görevler beklenmektedir. Çocuklara ve gençlere çevreleri ile nasıl uyumlu olacaklarını keşfetmelerini sağlamak onlara yapabileceğimiz en büyük iyilik.
AİKİDO ÇOCUKLARA NE KAZANDIRIR?
Aikido çalışmalarında denge çok önemli bir yer tutmaktadır. Çocuklar beden duruşlarını düzeltmekte ,daha dengeli durmakta ve teknikleri daha akıcı yapmaya çalışmaktadır.
Mutlu olabilen, mutlu edebilen, kendisiyle barışık, zorluklara rağmen hayatta güçlü adımlarla ilerleyen, başarılı insanlar olabilmek için mücadele etmeyi öğrenirler... İşte bunun için çocuklarımız Aikido yapmalı.İyi ama çocuğum zarar görürse diyenler olacaktır.Birçok insan için savaş sanatı ve çocuklar bir arada anılınca hoş bir etki yapmaz.Doğru bir eğitimle ve Sensei ise Aikido, basketbol ya da futboldan daha tehlikeli değildir. Biz çocuklarınıza bedenlerini nasıl sakatlayacaklarını değil nasıl koruyacaklarını öğretiyoruz.
Bu sanat çocukların kendilerine olan güvenlerini ve konsantre olabilme yeteneklerini arttırarak, psikolojik ve fizyolojik yönden sağlam bir yapıya kavuşmalarına yardımcı olacaktır.
Aikido’da çocuklarımızın en büyük kazanımı özgüvenlerinin artmasıdır. Ayrıca çocuklar hem kendi yapabileceklerini hem de karşılarındaki arkadaşlarının yapabileceklerini anlamakta ve saygı duymayı öğrenmektedirler. Çocuklarımız tüm bu çalışmaları bir disiplin içerisinde yapmakta her çalışma sonrası karşısındaki arkadaşına selam vermektedir, böylece karşımızdakine her zaman saygı göstermemiz gerektiğinin bilincine varmaktadır.
BİZİM DOJOMUZ ÇOCUKLARA NE VERİR?
Öncelikle şunu belirleyelim.Beş ile on yaş gurubundaki çocuklara yönelik Aikido, Aikido’ya giriş niteliğindedir. On yaş ve üstü için uygulanan eğitimle çok farklıdır.Antrenman amaçlı bile olsa derste Aikido teknikleri uygulanırken şiddet hissi uyandırması bu yaş gurubu çocuklar için uygun değildir. Saldırı, savunma, antrenman için bunları uygulama sözcüklerini yorumlayarak Aikido tekniklerini algılamalarını beklemek yanlış olur.... Biz çözümü şiddette arayan, gözünü kan bürümüş çocuklar yetiştirmek hevesinde değiliz... Onun için çocuk psikolojisinin bu kavramları yorumlayabildiği, Sensei tarafından yapılan açıklamaları kavrayabildiği döneme kadar farklı bir çalışma uygulamak daha akılcıdır.Peki bu uygulama nedir? Aslında Aikido’nun temeli olan duruş (kamae), nefes ve düşüşlerdir (ukemi) Aikido tekniklerinin başarıyla uygulanması doğru durmaya, doğru nefes almaya ve teknik sırasında doğru düşebilmeye bağlıdır. Birçok Japon dojosunda iki yıl boyunca sadece ukemi çalıştırılır. Çünkü ukemi denen düşüş tekniklerini bilmeyen biri Aikido yapamaz. Bunu sözle anlatmak zor tabi...
Bir antrenmanımıza izleyici olarak katılırsanız ne demek istediğimizi daha iyi anlarsınız.
Güçlü Bir Çocuk Yetiştirmek
Her ebeveyn çocuğunun iyi bir insan olmasını ister ama bunu başarmalarını sağlayacak yöntemi pek azı bilir. Eski katı disiplin ve tehdit yöntemleri, yarardan çok zarar getirir. Modern çocuklar, modern biçimde yetiştirilmelidir.
1.Güven aşılamak
Benmerkezci bir çocuğun davranışları iyi yönde olmaz. Geleceği hesaba katmadan sadece kendini düşünerek anlık zevk ya da tanınma peşinde koşar. Yapıcı şekilde kendini kanıtlamak zor geldiğinden, bunu olabildiğince göze batan biçimde yapmaya çalışır. Garip kıyafetler giyer ya da caddelerde motosikletiyle dolaşır. Şiddet bile kullanabilir. Bütün bunların nedeni güven eksikliğidir.
Önce gelin, güvenin gerçek anlamından söz edelim. Bazıları güvene örnek olarak spordaki başarıları öne sürer. Oysa bu güven değil, kibirdir. Bu durumda birini yendiğinizde kibirlenir, ertesi gün başka birisine yenildiğinizde bunu kaybedersiniz. Güvenin oluşması ve kaybedilmesi o kadar kolay değildir. Güvenin asıl anlamı, kendinize inanmak, evrenin Ki’siyle doğduğunuzu ve onunla bir olduğunuzu anlamaktır. Evrenden ayrıldığınızda kendinize inanamazsınız.
Deney 1
A’nın özgüveni olmayan zayıf bir çocuk olduğunu düşünün. Bir kolunu öne uzatır ve bütün gücünü kola aktarır. Daha güçlü ve iri bir çocuk olan B, kolu bükmeye çalışır. A kendisinden güçlü bir çocuğun doğal olarak kolunu bükebileceğine inandığından, B fazla zorlanmayacaktır.
Deney 2
A’ya bükülemez kolu öğretin. Gevşemesini ve zihin gücünün kolundan geçip sonsuzluğa uzandığını düşünmesini sağlayın. Bu durumda, A Ki’sini genişletir ve B ne kadar uğraşırsa uğraşsın kolu bükemez.
A kendi gücü karşısında şaşıracaktır. Elbette B de öyle. Onlara şunu söyleyin; “Tek gücünüzün fiziksel olduğunu sanıyordunuz. Ve sen fazla kaslı olmadığın için zayıf olduğunu düşünüyordun. Artık fiziksel gücün buzdağının sadece ucu olduğunu anlamalısın. Şimdi gerçek gücünü keşfettin; buzdağının tamamını, suyun altında kalan kısmıyla bütününü. Bu gücü, yaptığın her şeyde kullanabilirsin. Sporda, okulda, her yerde. Bir şeye başlamadan önce gücünü hatırla ve sonra bütün varlığınla onu yap.”
Daha sonra çocuk “Yararı yok.” veya “Yapamam.” Gibi şeyler söylerse, onu durdurun. Şöyle deyin: “Bekle. Bunu bir daha söyle ama bu kez ‘Yapabilirim’ şeklinde.” Bu A’nın bilinçaltına işleyerek çocuğu güçlü ve güvenli hale getirecektir. Zayıf bir çocuk kendini eğitir. Elde edeceği güç gerçektir. Büyüdüğünde her türlü zorluğun üstesinden gelebilen bir adam olacaktır.
2. Bir çocuğa dinginliği nasıl öğretiriz ?
“Çocuklarım yerinde duramıyor.” Bu şikâyetleri ne kadar sık duyarım. Dinginlik ya da sükûneti ne demektir? Bir beden prensibi, nesnenin ağırlığı alta düştüğünde sükûnetin ortaya çıktığını söyler. Bir zihin prensibi ise zihin ayna gibi berrak olduğunda dinginliğin var olduğunu ifade eder. O halde sükûnetin anlamı sağlamlık, ağırsızlık ve sarsılamaz olmaktır. Bu aynı zamanda her şeyi olduğu gibi yansıtan bir durumdur. Ancak, sakin kalmak zordur ve çocuğa öğretilmesi gereken bir şeydir.
Deney 3
Yaramaz bir çocuk olan A, kolunu öne uzatır. Kolunu yukarı doğru ittiğinizde, kolayca kalkacaktır.
Deney 4
A, kolunun ağırlığının altta olduğunu düşünürse, B ne kadar uğraşırsa uğraşsın, yukarı kaldırmayı başaramayacaktır. A kolunun ağırlığının üstte olduğunu düşünürse, kolayca kalkacaktır. Her zaman dediğim gibi, zihin bedeni yönetir. A, bedeninin ağırlığının altta olduğunu düşünür ve gevşerse, kolunun ağırlığı da altta olacaktır. A bu şekilde düşünürken kolunun kalkmadığını görürse, sakinleşecektir.
Deney 5
A, Seiza pozisyonunda oturur. B, A’nın omzunu geri iterse, A kolayca devrilir. A yine Seiza pozisyonunda oturur ve ellerini uyluklarına koyar. B bir elini kaldırmayı dener ve el kolayca kalkar. B, A’nın dizini kaldırırsa, A geriye devrilir.
Deney 6
A, alt karındaki tek noktaya odaklanır ve gevşer. O zaman bedeninin bütün ağırlığı alttadır, bu yüzden bir kaya kadar sağlamdır. B onun omzunu iterse, kımıldamayacaktır. Elinin ağırlığı altta olduğu için hareket etmeyecektir. Dizlerinin ağırlığı da altta olduğu için, onlar kıpırdamayacaktır.
Bu, doğru Seiza oturuşudur. Hafif bir itişle yere devriliyorsanız, Seiza pozisyonunda değil, zayıf bir taklidinde oturuyorsunuz demektir. Çocuğunuzu günde beş- on dakika doğru Seiza pozisyonunda oturtmanız, zaman içinde bilinçaltına işleyecek ve bir süre sonra bu onun için doğal bir şey haline gelecektir. Bunun sonucunda çocuk sakin, rahat ve dingin olacaktır.
Çocuk okul ödevlerinden hoşlanmıyorsa, çalışması için zorlamayın. Her şeyden önce, böyle çocuklar öğretmenlerini dinlemezler. Kafaları camın öte yanındadır.
Böyle çocukların genellikle güç tutkuları şiddetlidir. Onlara şöyle deyin: “Güçlü olmak istiyorsan, Seiza çalış. Okulda öğretmenini dinlemekten sıkılıyorsan, onu dinlemek zorunda değilsin. Sadece yüzünü ona dön ve kendine şunu sor ‘ İtildiğimde kıpırdamayacak kadar sağlam duruyor muyum, yoksa elim ya da bacaklarım kalkar mı?’ Yeterince sağlam oturduğunu düşünüyorsan, sınıfta böyle oturmaya devam et. Bunu beş dakika yaptığında, beş dakikalık güç kazanırsın. Bir saat yaparsan, bir saatlik gücün olur Bunu okulda her gün yaparsan, mezuniyet zamanın geldiğinde yanına yıldırım düşse bile gülümseyebilecek hale gelirsin.”
Çocuklarımın Aikido sınıfına düzenli olarak gelen bir öğrencim vardı. Yerinde duramayan bir çocuktu. Bir gün babası beni görmeye geldi. “Oğlum okuldan sonra hemen Aikido’ya gidiyor.” dedi. “Bu konuda çok şevkli olması iyi. Ama biraz daha ders çalışmasını sağlayabilir misiniz?” Çocuğa doğru Seiza oturuşunu öğrettim. Yaklaşık bir ay sonra babası tekrar geldi: “ Öğretmeni oğlumun belirgin bir biçimde değiştiğini söyledi.” dedi. “Artık öğretmenini dikkatle dinliyor ve sınavlardaki notları da çok yükseldi.” Aslında o ders çalışmayı sevmek için benim dersime gelmiyordu. Sadece zihin ve bedenini birleştiriyor, doğru bir pozisyonda oturuyor ve Ki’sini öğretmene uzatıyordu. Öğretmenin söyledikleri, çocuğun beyni tarafından doğal bir biçimde emiliyordu.
3.Çocuğun olumlu olmasını sağlamak
Çocuklar büyüme sürecinde olduklarından, doğal olarak olumludurlar. Bir çocuğun hareketli, yaramaz, gürültücü ve ele avuca sığmaz olması normaldir. Eğer yaşlı bir adam gibi sakin, ağırbaşlı olmaya zorlarsanız, çocuk donuk bir kişi haline gelir. Ama ebeveynler yaramaz çocukları sevmezler ve hareketlerini zorla, baskıyla kontrol etmeye çalışırlar. Bir çocuğun olumsuz eğilimli olmasının en önemli nedenlerinden biri budur. Çocuk baskı altında yetişir ve üniversiteye girdiğinde anne babası rahatlayarak ona biraz özgürlük tanırlar. Evdeki baskıcı ortamdan bir anda kurtulan genç muhtemelen çılgınlaşır. Genç biri kötü bir şey yaptığında, onu azarlamalı ve kötü alışkanlıklar edinmesini engellenmelisinizdir. Ama olumlu azarlama ve olumsuz azarlama vardır. Eğer “Aptal! Yine yaptın işte“ ya da“Ne kadar aptalsın! Bunu yapmamanı sana kaç defa söyledim,“ derseniz, aptal olduğu düşüncesi çocuğun bilinçaltında şekillenmeye ve yer etmeye başlar. Bu her gün tekrarlanırsa, bir süre sonra gerçekten aptallığa doğru kaymaya başlar. Hele “Ne yaptım da başıma senin gibi bir aptal geldi?!” demek en kötüsüdür. Bu korkunç bir hatadır. Onu isyankârlığa iter. Bir süre sonra şöyle cevap verecektir: “Pekâlâ, beni doğurmanızı ben istemedim. Bu sizin hatanız, benim değil.”
Azarlamak gerekliyse, bunu olumlu bir biçimde yapın. Şöyle diyebilirsiniz: “Bunu yapman dışında sen iyi bir çocuksun.” ya da “ İyi bir çocuk olduğun için bir daha bunu yapmayacağını biliyorum.” Bu durumda, iyi bir çocuk olduğu düşüncesi bilinçaltına yerleşecektir. Asla “ Senin için zor olabilir ama yine de denemelisin.” demeyin. Çocuk cesaretini kaybedebilir. Eğer “Yeterince büyüksün, devam et.” derseniz şöyle düşünebilir; “Ailem bana güveniyor. Elimden gelenin en iyisini yapacağım.”
Ebeveynler, çocuklarının iyi yönlerine işaret etmeli ve desteklemelidirler. O zaman yanlışlar kaybolacaktır. Bu olumlu eğitimdir. Olumlu bir evde, sorunlu çocuklar olmaz. Çocuklarını azarlamadan önce, ebeveynler evde olumlu bir ortam yaratmalıdırlar. O zaman çocuklar da ileride kendileri gibi olumlu kuşaklar yetiştirerek güzel bir dünya yaratılmasına yardım ederler. Unutmayın: OLUMLU ETKİ OLUMLU SONUÇ, OLUMSUZ ETKİ OLUMSUZ SONUÇ YARATIR.
Ki Enerjisi, Koichi Tohei, Sayfa 72–77